Öncelikle sizlere otizm’de görülen bazı özellikler ve sonrasında bu durumlar için SAS’ın nasıl etkisi olabileceğinden bahsedelim.
Beyin gelişimi: Beynin temel yapısı doğum öncesi dönemlerde oluşmaya başlar. Hayatın ilk yıllarında beyin şaşırtıcı bir oranda gelişir. 3 yaşına gelindiğinde beyin, bir yetişkin beyninin %80’i büyüklüğüne oranına ulaşır ve bir yetişkin beyninden iki kat kadar daha aktiftir. Saniyede 700-1000 arası yeni sinirsel bağlantı yapar. Yaşamın ilk 5 yılındaki beyin gelişimi başta dil, görme ve işitme, duygusal kontrol, sosyalleşme ve temel alışkanlıklar gibi becerilerin en hızlı oluştuğu hassas bir dönemdir.
Bu hızlı gelişim genç yaşlara kadar devam eder. 20 - 25'li yaşların ortalarındayken beynin tam olarak olgunlaştığı kabul edilir. Yani iki yarı küreyi birbirne bağlayan organ corpus collosum organıdır. Ancak, beynin yeni bağlantılar kurma yetisi olan nöroplastisite ya da beyin plastisitesi sayesinde tüm yaşamımız boyunca beyin değişmeye devam eder.
Yetişkinlerin beyni hala yeni hücreler oluşturur, yeni sinirsel bağlantılar yapar. Gündelik yaşamın zorlukları, deneyimleri ve taleplerine cevap olarak kendisini değiştirebilir ve yeniden şekillendirebilir. Yani özünde, beyin gelişimi yaşam boyu bir proje olarak düşünülebilir.
Öğrenmenin Temel Bileşenleri: Öğrenme süreci karmaşıktır ve her insan için en etkili yollar birbirinden farklı olabilir. Çocuğun gelişimine yardımcı olmak, öğrenmesi için destek olmak veya bir yetişkinin gelişimine rehberlik etmek için tek bir “en iyi yol” yoktur. Gelişim, öğrenme ve eğitim üzerine yazılan milyonlarca kitap, makale ve çalışmadan, etkin öğrenmenin gerçekleşebilmesi için gerekli olan temel bileşenleri ayırabiliriz.
Otizm Spekturm Bozukluğu: Bir duyunuzun ya da bütün duyularınızın aynı anda uyarıldığını veya hiçbir duyunuzun mevcut işlevinde çalışmadığını düşünün. Bu tür bir sorun, genel olarak duyu bütünlemesi bozukluğu olarak adlandırılır ve otizm, a tipik otizm ve yaygın gelişimsel bozukluk yaşayan pek çok çocukta bu duruma rastlanır.
Otizmli çoğu çocuk duyu organları aracılığıyla aldıkları bilgiyi beyinlerinde işlemlemede, filtrelemede, bütünlemede çeşitli zorluklar yaşarlar. Dolayısıyla hem kendileriyle ilgili algılarını hem de çevreleriyle olan bağlantılarını anlamlandırma noktasında bazı problemlerle karşılaşabilirler. Bu problemler temel olarak otizm, sosyal etkileşim, konuşma gelişimi, iletişim ve tekrarlayıcı ilgi alanları gibi noktalarda kendini gösterir.
Duyusal İşlemlemeyi Çocuklara Anlatmak: Duyularının bir tren olduğunu ve tüm vücudunda gezdiğini hayal et, bu tren tüm vücudu dolaştıktan sonra son durağa yani beyne ulaşıyor.Trenin son durağa beyne giriş yapabilmesi için istasyon girişindeki görevlinin izin vermesi gerekiyor. Eğer görevli işini iyi yaparsa trene izin veriyor ve senin vücudunda iyi hissediyor.
Eğer görevli işini iyi yapmazsa çok fazla yük beyine ulaşıyor ve senin vücudunda kötü hissesidiyor.
O yüzden görevlinin işini iyi yapabilmesi için duyularımıza egzersiz yaptırmalıyız.
İşitsel Problemler:
Otizmin ilk tanımlandığı yıllardan beri, otizmli çocuklarda sese duyusal ve algısal cevap verme ile ilgili problemler saptanmıştır. Belirtilen özel anormallikler; sese cevap vermeme, işitsel uyaranların, görsel uyaranların üzerindeki baskın yetersizliği, işitilen uyaranın beyne iletilmesi ve uyarana beynin cevap vermesi işlemlerinde gecikme, seslerin alımının ayarlanma yeteneğinin olmayışı ve bunun sonucunda aşırı uyaran alınmasıdır.
Bu dönemde seslere karşı çok değişik tepkiler görülmektedir. Çocukların seslere hiç bir tepki vermemesi birçok anne-babayı, işitme problemi endişesi ile doktorlara gitmeye yöneltmektedir. Yapılan testler çocukların işitmelerinde organik olarak bir sorunun olmadığını göstermektedir. Gerçekten de bazen seslere hiç tepki vermedikleri, bazen en ufak seslere aşırı tepki gösterdikleri bazı seslere de çok duyarlı oldukları gözlenmektedir.
Yapılan işitme testlerinde otizmli çocukların işitme kabiliyetlerinin normal olduğu, ancak konuşma sesleri gibi kompleks sesleri algılamada problemleri olduğunu göstermiştir. Bazı otizmli çocuklar konuşma seslerine dikkat etmezler, onlar mimikler ve objeler ile isteklerini ifade edebilirler. Bu çocukların işitmeyle ilgili problemleri; hem sözcüklerin algılanmasıyla, hem de konuşmanın perdesi ve tonuyla ilgilidir.
Bu alanda yapılan incelemelerde; otizmli çocukların kalabalık alanlardaki sesleri seçemedikleri ve bu ortamlardan rahatsız oldukları saptanmıştır. ( Örneğin; kalabalık ve uğultulu bir ortamda bizler konuşan bir kişiye odaklanarak o kişiyi dinler ve diğer uğultuları perdeleyebiliriz. Ancak otizmli bireyler seslerin tamamını algıladıklarından ortam katlanılmaz gelebilir ve hiç bir şey anlamayabilirler.)
Görsel Problemler:
Otizmli çocukların bazılarında önemli görsel problemler saptanmıştır. Yoğun iletişim problemi yaşayan otizmli çocuklar, bazen görmüyormuş gibi davranabilirler. Problem, görsel bilginin beyne iletilmesinden kaynaklanmaktadır.
Otizmli çocukların insan yüzüne ve çevresindeki bir çok nesneye bakmamalarına karşın hareket eden, dönen, parlak olan bazı nesnelere çok uzun süre bakabildikleri bilinmektedir. Bazılarının zaman zaman ışıktan rahatsız oldukları, hatta karanlık bir odada daha rahat ettikleri görülmektedir. Otizmli çocuklar ışıkla karşılaştıklarında kulaklarını, yüksek bir ses duyduklarında gözlerini kapatabilirler.
Otizmli çocuklarda görülen görme ile ilgili problemler;
Dokunma Duyusu İle İlgili Problemler:
Otizmli çocukların çevrelerindeki duyusal uyarılara çok farklı tepkiler vermelerine karşın, yeni bir nesneyi tanımada genellikle parmaklarının üstünde gezdirerek dokunma, koklama, zaman zaman ağzına alma veya yalama şeklinde keşfetmeye çalıştıkları gözlenmiştir.
Otizmli çocuklar bazen dokunmayı, bazen de dokunulmayı severler. Bazen her iki durumdan da aşırı derecede kaçınırlar. Bazı çocukları hafif bir dokunuş bile korkutmaya yeter. Herhangi bir kimse tarafından dokunulmak, kucağa alınmak istendiği zaman o kimseyi itmek, ondan kaçmak, yaygın olarak gözlenen tepkidir. Bu çocuklar böylesine küçük bir dokunuştan ürkerken, acı veren durumlara tepkisiz kalabilirler.
Bu tepkiler bazı çocuklarda acıyı, sıcağı ve soğuğu fark etmeme şeklinde ortaya çıkarken, bazılarında soğuk suyla ellerini yıkarken ağlama, eline bir toplu iğne battığı zaman çığlıklar atma şeklinde görülebilir. Bunun nedeni ise, otizmli bireylerde “opiot” sistem denilen vücudun kendi morfin sistemindeki bir bozukluktur. Bazı bireylerde ise örgülü giysileri giymekten ve kişisel bakım etkinliklerinden ( tırnak kesme, yüz yıkanması, saç kestirilmesi gibi ) şiddetle kaçınabilirler. Kimi çocuklar giyecekleri, özellikle de ayakkabıları ve çorapları üzerinde hissetmekten morfin sistemindeki bozukluktan dolayı nefret ederler. Otizmi olan Dr Temple Grandin, bir kitabında çocukluğunda giydiği kolalı bir eteğin, ona dikenli tel gibi geldiğini yazmıştır. Bazı küçük çocukların giysilerini ya da en azından ayakkabı ve çoraplarını her fırsat bulduklarında çıkarmalarının nedeni büyük olasılıkla budur.
Derin duyu sistemi ( Proprioseptif sistem ) ile ilgili Problemler:
Derin duyu sistemi; eklem, kas ve beden farkındalığını kapsar, genellikle büyük kas ve küçük kas becerilerinde yetersizlikler yaşarlar. Bu beceriler, derin duyu sistemi içerisine giren bozukluklardıri. Otistik çocukların bir çoğu, bedenlerinin uzayda nerede olduğunu bilmezler. Buna bağlı olarak, bir tramplen üzerinde zıplamayı ya da salıncakta sallanmayı rahatlatıcı bulabilirler. Bazı çocuklar ise masajdan ve derin basınçtan hoşlanırlar. Bu aktiviteler, bir beceri öğrenmeden önce onların motive olmalarına ve kendilerini organize etmelerine yardımcı olmaktadır.
Motor Planlamanın Gelişimi:
Zayıf duyu süreci motor planlama kapasitesinin pek çok açıdan gelişimini engeller. Çocuk gözünün önündeki bir objenin görsel algısını hemen oluşturamaz, motor planlamada kullanmak için iyi gelişmiş bir vücut algısı yoktur. Bir objenin kullanımının ne olduğunu kavramada sorunlar yaşar, bilinçli hareketler yapmada zayıftır, yeni veya farklı şeyler yapmaya direnç gösterir ve yaptığında da ona zevkli gelmeyebilir.
Duygusal Tepkiler:
Özel Korkular: Elini küvetteki sıcak suya sokarak yaktığı için küvette yıkanmadan korkan küçük kız, bir ayakkabı ayağını sıktığı için ayakkabı giymeyi reddeden çocuk, özel korkuları olan çocuklara örnektir.
Tehlikelerin Farkında Olma: Otistik çocukların genellikle çevrelerindeki tehlikelerin farkında olmamaları, anne babalarını en çok endişelendiren özelliklerdendir
Nedensiz Gülme ve Ağlamalar: Duruma uygun olmayan duygusal tepkiler nedensiz olarak ortaya çıkabilir. Çocuğun kendisi veya bir başkası cezalandırıldığı zaman gösterdiği gülme, aniden bağırma, ağlama gibi davranışların, bulundukları ortamı ve durumu değerlendirememelerine bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Değişikliklere Tepki Gösterme: Eve bir misafirin gelmesi, odasının farklı bir düzene sokulması, sürekli kullandığı çarşafın değiştirilmesi gibi durumlar, otistik özellikteki çocuğun huzursuz olmasına, saatlerce ağlamasına, öfke nöbetleri geçirmesine neden olabilmektedir. Yapılan çalışmaların ardından, bu tür durumlarda yaşanılan sıkıntılar bitebilmekte ya da en alt seviyeye indirilebilmektedir.
Özel Beceriler; Otistik çocukların en şaşırtıcı özellikleri, bazı alanlarda sahip oldukları özel becerilerdir. Birçok otistik çocuğun, konuşmadan önce şarkı söylediği görülür; bazıları ise bir enstrümanı iyi çalabilirler. Bazı anne babalar da, çocuklarında müzik becerisinin yanı sıra kuvvetli bir hafıza olduğunu belirtmektedirler. Çocuğun yıllarca önce gittiği bir yeri, o yerdeki özel bir eşyayı unutmadığını, çok uzun şiirleri ezberleyebildiğini, televizyonda dinlediği çok uzun bir konuşmayı olduğu gibi tekrar edebildiğini sıklıkla anlatmaktadırlar.
Otistik çocukların diğer bir özel becerisi de sayılar ve sayısal ilişkiler üzerinedir. Bazıları sayıları çok çabuk öğrenirler ve çok güç işlemleri akıldan yapabilirler. Ayrıca, gördüğü resimleri çok iyi kopya eden, güzel boyayan, mekanik oyuncakları söküp takabilen, karmaşık bul-yapları kolayca tamamlayabilen çocuklara da rastlanmaktadır.
Erken Okumaya Geçme (hiperleksi); Genellikle yüksek işlevli otizmi olan çocuklar arasında erken okumaya geçme (hiperleksi) görülebilir. Bazı çocuklar konuşmaya geçmeden önce okumaya başlayabilmekte, sayıları tanıyabilmekte, hatta yapılan çalışmaların ardından okuduklarını anlayabilme becerileri de gelişebilmektedir.
Müzik Ve Beyin
Müzik hepimizi etkiler. Dinlediğimiz ya da çaldığımız müzik türüne göre kimi zaman sakinleşir ve rahatlarız, kimi zamansa heyecanlanır ve canlanırız. Hayatımızın ilk bir kaç yılında işittiğimiz melodilerin bir çoğu ise beynimize kazılı kalır. Müzik dinlemek salt işitsel ve duygusal değil aynı zamanda motor bir beceridir. Müziği kaslarımızla dinleriz. Bilinçli bir şekilde dinlemesek de müziğe istemsizce tempo tutarız, yüzümüz, beden dilimiz müziğin yarattığı duyguları dışa yansıtır. (Nietzsche) Yani müzikle ilgilenirken beynimize dağılmış binlerce sinir ağı birbirleriyle etkinleşir.
Dolayısıyla beyin gelişimi için erken çocukluk döneminde verilecek müzik eğitiminin faydası oldukça önemlidir. Yapılan yeni bir araştırmaya göre küçük yaşlarda müzik dersi almış ancak herhangi bir enstrüman çalmamış yetişkin bireylerin, hiç müzik dersi almamış olanlara göre beyinlerinin konuşma seslerine verdiği tepki diğerlerine göre daha hızlı olmuştur. Ayrıca uzun süre bir müzik aleti çalan bireylerin işitsel işlemleme becerilerinin daha gelişmiş olduğu gözlemlenmiştir. Yani öğrenme sürecinin merkezinde işitsel işlemleme becerisi yer almaktadır.
Son yıllarda gelişen yeni görüntüleme teknolojileri sayesinde müziğin beyinde yarattığı etkiyi görebilmek ve belli nörolojik sorunların iyileştirilmesi amacıyla da kullanmak mümkün olmuştur. Bizler de merkezimizde, müziği nörobilimsel bir altyapıda oturttuğumuz SAS Dinleti Programları ile hem kendi gelişiminize hem de çocuğunuzun gelişimine yardımcı olabilmekteyiz.
Otizm için SAS-Boost Dinleti Programı
Dinleti programının amacı beynin her iki yarı küresi arasındaki iletişimi güçlendirmek, duyu organları aracılığıyla aldığı bilgelerin işlemlenmesini kolaylaştırmak, dengelemek ve geliştirmektir.
Otizm için uyguladığımız dinleti programı sonucunda çocuklarda;
Program süreci;